Perşembe, Temmuz 13, 2006

blue as cold or infa-red

evet biraz farklıydı hayalini edindiğinden.
renksizliğe, sadeliğe kendini bu kadar alıştırmışken kendini;
bu renk fazla soğuk geliyor olabilirdi. ya da yatak o kalkıp gittiğinden beri üşüdüğünü hissettirerek onu geri çağırmasını istiyor da olabilirdi.
nihayetinde üşüdüğünden titrediğini sanıyordu.ama gücünü kanıtlamak istercesine ve çarşafın kırışıklığının düzenini bozmaktan korkarak hiç hareket etmiyordu. çarşaftaki kan ve rujun aksine gözünden gelenin rengi ona hiç huzur vermiyordu. bir adım atma gereği duyduğu an çarşafa daha sıkı sarındı.belki mutfağa gidip bir bira almalı bir film koymalıydı. acıklı bir aşk filmi ya da porno falan. ama korkuyodu hareketlerinden. düşünmeye karar verdi. bir saat öncesine kadar odanın ne kadar sıcak geldiğini. belki de o anlarda birbirlerine aşık olmuşlardı, birbirlerinin bedenlerini tanırken. ama dünyanın en kısa süren aşkı olarak geçebilirdi tarihe. böyle düşünürken; yataktaki kıpırdanmayla sarsıldı.kafasını çevirip bakmaya utanıyordu. belki yeteri kadar batağa saplanıp saplanmadığından bihaberliğinin farkındaydı. o an koşturmaya başladı içinde birşeyler. çıkış yolunu anlatan şu ingilizce kelimeli kırmızı ışık (kırmızısı yataktaki gibi olacak). exit' di değil mi? çünkü bu kadar ateş fazla bu bedene. o bunu biliyor. hiçbir zaman çok zeki biri olarak anılmadı, mantığını, hafızasını severek okşamadılar onu belki.ama bunu düşünecek kadar kafası var.bir çıkış yolu.
...
bitirmek ve unutmaktan geçen bir yol. yani o an gözyaşının rengi değişir bilir misiniz? ona bunu anlatmak zorunda olan benimdir belki. ya da yatağındaki kırmızıdır. çünkü bu sade sandığı yerde bunu farketmeden devam ederse
kaybedecekleri olabilir. hayat yatak odasından ibaret değil bunu da biliyor.
...
o sırada bilinçsizce ağzını açarak birşeyler söyledi. karşıdan gelen cevap değil bilgisayarda açılmış bir şarkıydı. ama şarkının sözleri cevaptan öte halde kalbini deliyordu işte.şarkıya eşlik etmeye başlamasıyla çarşafı bıraktı ve tek hamleyle ayağa kalktı. evet yeniden mi başlıyordu? cevap hayır olmalıydı. öyle de oldu.
çünkü bir saat önce ona dünyanın en farklı acısını zevke dönüştürerek sunan, sadelikten uzak 'o'; çoktan toparlanmış son sigarasını söndürüyordu. belki o an bir öpücüğü ikisi de istemişlerdi.
ama kendi sade dünyasına dalmak için yatağa dönerken; diğeri çoktan kapının eşiğinde iknci ayakkabısını geçirmişti ayağına.
...
işte şehrin en güzel evlerinden birinde güneş doğarken bu masal da böyle bitmişti..