Cumartesi, Ekim 24, 2009

absolution*

Zamanın itinalı ve nazik elleriyle herşeyin üstünü örtmesini bekliyorum. Asla silmesin ama.
Adına yakışır her ‘’Kötü’ yü bana ithaf etmeni gülümseyerek izliyorum.
..
Saatler aynı gecenin içinde kapkaranlık geçiyor ve sen buna içten içe gözyaşı dökerken hala; ben susuyorum. İkimiz de aydınlanamıyoruz artık hiç. Ya da yalan söyler misin şimdi ben gündüzü gördüm diye? Sanmıyorum.
Ben yaptım. Her fırça darbesi teker teker çıktı ellerimden. Hiç tereddütsüz, deştim seni.
Nasılmış?
..
Ya çok büyük bir intikam aldım ya da çok büyük bir kazadan kaçtım.
Sen ne dersen de! Nelere yorarsan yor beni, koymak istediğin her kalıbın içine koy. Aşağıla.
Kendini hırpala hatta beni hırpalamaktan yorulunca. Dillendir sanki o dil bana ait değilmiş gibi.
Ya da bütün bunları yapmaktan, beni sebeplendirmeye çalışmaktan, anlamaktan vazgeç. Bu da bir savunma mekanizmasıdır çünkü sende varolan.
Ve çünkü mükemmelsen de aklının ucundan geçmedi neden yaptığımın aslı* Nasıl bilebilirsin ki? Artık hiç şansın yokken.
..
Sen beni biliyorsun.
Ama unutma. Ben de seni biliyorum. Değiştiremeyeceklerimizi de…
Küçük.