Cumartesi, Mart 22, 2008

dev şeftali

gözlerimi kapatmıyorum.
algılarım yarı açık, uykudan o kadar uzağım ki; gözlerimi kapattığımda yanıyor.
eşyalarla dolu odada turluyorum. yatağa oturmamla kalkmam bir oluyor. heryer deprem izleriyle dolu gibi. yerlerde kağıtlar. alınmış notlar. panodan taşmış post-itler. fotoğraflar. yazıcının takır tukur sesleri. perdeler kapalı olduğu için odadaki pembemsi hal içimi daraltıyor. tütsüler oldum olası başımı ağrıtıyor. yapmam gerekenleri bir kez daha okuyorum. her seferinde eklediklerim yüzünden koca bir sayfa doldu şimdiden.
''Nasıl şeyler yani?'' diye sordu solucan.
kendi kendime konuşmayı, bağırmayı adet edindim artık kendime. iyice anneme benzemeye başladım. el sıkışırken bile insanlarla yüzüm buruşuyor artık. domuzları daha çok seviyorum.
''Bunlar köpekbalığı'' diye bağırdı solucan.
bana neye malolacak bunu yapmak. hesaplamam gerek. canını yakmak. karşılığında neler kaybediyorum. hiç uykum gelmiyor artık. beynim sürekli üretiyor. yetişemiyorum kelimelerine. senkrondan bi haber; tutturabildiğimi algılıyorum. gerisi kaçıp mideme doğru gidiyor ağrı yapmak için. hergün kusuyorum artık. her öğünden bir parça.
''Kes sesini !'' dedi solucan.
öptüğüm an hiçbirşey hissedemeyecek kadar sarhoştum. isteklerim vardı o an. sigara istiyordum. içtiği biranın kalanını istiyordum. bir de çardak rüzgarı kesmediği için üstündeki hırkaya dikmiştim gözümü. kafamı yıldızdan aşağı indirdim. gülümsedim. benim için kendine zarar vermesini istesem şimdi eline bir bıçak alacak gibi bakıyordu. şaşkın ve aşık. aptal ve aşık. şirin ve aşık. zavallı ve aşık...
''Pis mahluk'' diye fısıldadı solucan.
şeytanlar odamda gibi. şeklen değilse de hissediyorum. abajurlardan birini kapatıyorum. yeşil raftan başucu cümlelerimi seçiyorum. mor raftan bir kalem alıyorum.
''Acaba bizi yerler mi?'' diye sordu solucan.
kazandıklarımı düşünerek oynamaktan vazgeçtim. ya da kaybettiklerim. hepsinin izlerini kendi bedenimde taşıyorum. gözle görülür biçimde. vücudumdan soğuk metallerden en güzellerini seçip dokundurdum. bir yabancıyla bu yatakta senden sonra sevişmek kolay olmadı. ama yutulmadım en azından.
''Kırkayak' a şu kadar aldırdığım yok'' diye hıçkırdı solucan.
hep uyuyup uyandığımda geçip gideceğine inandırıldığım için bazı şeyleri istemeye istemeye bıraktım. sana bakışlarımla ne kadar çok kendimi vaadettiğimin farkındayım. herşeyi defalarca terk edip yeniden elde edeceğim. tıpkı istediğimi aldıktan sonra sana yapacağım gibi. ten uyumu. çok pahalıya patlıyorum gibi gözüküyor. ama ellerime dokunmana izin verdim.
''Lütfen beni delik deşik etmelerine izin verme'' diye yalvardı solucan.
odayı toplamak için ellerimi ve popomu koltuktan kaldırıyorum. kağıtları yastığa kalemi onun içine bırakıyorum. bitirmem gereken şey için elim telefona gidiyor.
''Derimden geçip içime girdi'' diye homurdandı solucan.
o kadar iyiydim ki. o kadar iyiydi ki bakışları. herşey fazla iyiydi. sesler fazla kaliteli, müzik fazla duygusal, renkler fazla parlak, duygular fazla gizli ve mat.

solucanla konuştum. ve uyumaya karar verdim. dünü yarını karıştırdığım geceyi halıdaki kahve lekesine, yastıklarımdan birinin yerde olmasına, abajurun ve müziğin açık kalmasına aldırmayarak;
uyuyarak geçirdim.

solucan beni izledi.