Salı, Eylül 18, 2007

milk.


kesif bir koku, ve kopuk sesler eşliğinde ilerledim. pis görünümlüydü her yer. pis ve gri bir sisle kaplıydı etraf. üzerime bulaşabileceğini düşündüm. beyaz düğmeli elbiseme. yeni söndürülmüş yangın alanı gibiydi burası.

sonra çok gereksiz bir ses duydum. işte o zaman ağladım.

bildiğim herşey silinmiş, yolları kesiştirmeye çalışırken hala nerede olduğumu kendime sormak gelmiyordu aklıma. ilerlerken renkler değişiyor, fikirlerim de denge denen şeyden habersiz savrulup duruyordu. aynı rüzgar gülü gibiydi herşey. her yöne uçabilecek kadar hafif ve savunmasız.

ve belki en sorulmaması gereken soruyu çok boğuk, ama anlaşılır bir biçimde, kelime kelime, tane tane her bir damlayı içime akıta akıta duydum.

yine ağladım.


neyi dilediğime daha fazla dikkat etseydim olur muydu bunlar?


bu alkol kokusu etrafta. yanık kokusu. bu parfüm kokusu. miracle. bu seviştikten sonra odada kalan koku. ve biraz kül kokusu.
bu üstümden hiç geçmeyen koku. süt kokusu. süt beyazı ve kokusu.


anlaşılan şuydu;


'İÇ' teydim,
ve 'YALNIZ' dım.