Salı, Ağustos 28, 2007

bakır kokusu

......

odanın içinde bir tur daha attı. komodinin yanındaki koltuğa oturdu,
nazik teninin kumaşa değmesiyle ayrılması neredeyse aynı anda
gerçekleşti.içinde infilak eden şeyin ne olduğunu sorgulamaktan
yorgun düşmüş elleri su bardağını tutamadığı gibi titremekten bile
yorulmuş halsizce bir yere yaslanmayı bekliyordu. aynanın önünden
geçeken gözucuyla bile bakmadı kendine. korktu gibi.pencereye yöneldi.
oradaki yansımada görünce kendini aynaya hazırlanmışçasına geri
döndü aynaya. baktı ve yüksek sesle düşünüp, kendi duyabileceği bir
ses tonuyla konuştu.



sen seviştiğin için aşık olmadın.
aşık olduğun için seviştin.



en sevdiği film sahnelerinden birini
kendi kendine oynamanın tam zamanı
olduğunu düşündü o an.
elleri yavaşça boynuna gitti.
okşadı ve duyumsadı.
sonra hırçınlaştı birden. sakince
indirdiği elleri ikinci kez boynuna gitti.
haşin ve hızlıca. inci kolyesini aynı
hızla çekiştirdi. ve çelimsizce yere
dağılan incileri izledi. kaç kez sektiklerine
baktı. sonra kafasını kaldırıp aynaya baktı.
bozulmuş topuzuna, yakası yamulmuş gömleğine,
hafifçe eğildiğinde beyaz gömleğinden
belli olan bordo sütyenine. baktı. ve güldü.
dakikalarca kahkaha attı. dışarıdan duyulabilecek kahkahalar.
haline güldü.
kendine güldü.
olanlara güldü
kolyeyle kendi kendine çektiği sahneye güldü.
ve kendini yatağa attı. uyudu.