Cumartesi, Ocak 06, 2007

let me go from you..

benim en sevdiğim oyun yerden yüksekti yüksektekine dokunulmazlığın geldiği oyun.
sen benim yaşımdayken hep futbol oynuyordun, dizlerini yara ediyordun diye ben de düşerdim hep. bilirdim gelecekte eşit olmalıyız. ben ne zaman futbol oynasam beni kaleye geçirirdi oğuz. ben penaltı kurtarırsam omuzlarda gezer, yok öbür türlüsünde kaçacak delik arardım.
hayır erkek gibi de büyümedim. aslına bakılırsa en sevdiğim oyuncağım gelin barbie ve damat ken' di.
bir de çok sevdiğim ayşegül' lerim, işte çocuk kalbi, polyanna, küçük kadınlar; allah ne verdiyse.
ben canım sen bilmezsin, çok severdim küçükken de kitapları. bir kitap bitince kitabın en favorim olan kahramanı olurdum birkaç günlüğüne. hala öylesin demene izin veriyorum, tamam.
...
azıcık azıcık büyüdüğünü sanıp, büyüyememek ne komik değil mi? aslında daha sonradan o an büyüyor olduğunu farketmek.
böyle böyle şu yaşa geldim diyebilmek de çok kekremsi bir tad veriyor ağıza.
öyle ya. artık kalbin ağzında sınav beklemeler, ilk öpücüğün o dayanılmaz hissiyatı, ne bileyim doğum gününde unutulmanın acısı, burnundaki kocaman sivilcenin tepkisi. ben ergenlik sivilcesinin varlığını tadamadım diye kıskanırdın beni. belki hala.
ama sen çok güzelsin zaten.
ben seni hep sevdim. okumayı yazmayı öğrendiğim gün bilemezsin belki aynı gündü seninle. ve ya bizim hayvanat bahçesi gezimizin olduğu gün oraya gelen okullardan birinin öğrencisiydin sen. ben ilk uçağa biniişmde bile hissettim seni.
evet en başta bir kardeş gibi değil, hayali bir arkadaş, eksikliği.
kim biliyor annemden ve evde yalnız kaldığımda beni kontrole gelen yan komşu nesime babaanne' den başka; benim bazen çocuklar gibi şen, bazen annemin kıyafetleri içinde küçük bir kadın, bazen karnımda yastık hamile, yüzümde hep aynı acemi makyaj seninle oyunlar oynadığımı..
...
pek kolay sıkılan cinstenimdir, ama sana sabrım vardı. bekledim seni uzunca.
ben seni tanıdığımda bu o demedim ki. olsa olsa bu ne demişimdir. çok kocaman bi ilişkinin başında korktum da desem. sen hep asi, başı yukarda, bıkkın, kendi içindeki utangaçlığını hırçınlıkla saklayan. evet ben de biraz asi. ama daha ele gelir bir uzlaşmacılığı, çözüm merakı olan.
sen arkadaşlarına hep sarfettiğin o sözü sakınmamıştın benden. aşkım.
ben çok sonra senin aşkın oldum belki. misal ; beni ilk terkettiğinde.
ben seni affettikten sonra işte biraz daha zaman geçince;
biz kardeş olduk seninle.
ben bunları nostalji olsun diye yazmıyorum. değil. evet tamamen hatırlama merakı.
...
bilemiyorum rolleri kaç kez değiştik seninle. kim kimi yerden kaldırdı, kim kimin üstüne bastı, biri gözyaşı silerken, biri gözyaşı akıttırdı.
...
çok yalan söyledim sana. çok doğru da. sen de ben de kocaman olduk şimdi. herşeyin farkına vardık.
ben senin kahvene şeker dökerken şeker kabını kaç saniye dökülü tutacağımı, ellerim ıslakken yüzüne değersem çok kızacağını, hangi şarkıyı ne zaman dinleyeceğini, karşı cinsini hiç üzemediğini, hangi alkolün sende ne etki bıraktığını, hangi kitabı ne kadar sevdiğini bilyorum.
ben iddialı konuşmam gerekse; senin İÇini de biliyorum.
insanın kaç tane kardeşi olur senin gibi.
...
en kıymetini bilemediğim anlarda bana sarılırsın umarım hep.sarsarsın beni kendimi kaybettiğimde.
framboğazlı yaş pasta kadar fazla tad içeren bebeyim, kardeşim.. senin kim olduğunu kimse bilmiyor.


iyi ki varsın biliyor musun? haydi gitmeme izin ver.

sana küçüklüğümü de hatırla diye bu resimleri hediye ederken; kalpli güneş gözlüğümle iskelede çekildiğim resmin bir kopyasını istiyorum :**